- Açıklama
- İnceleme (0)
Açıklama
İnsanlık tarihinde, İlk Çağ’ı sona erdirip Orta Çağ’ı başlatan Kavimler Göçü’nden sonra en büyük göç hareketi, iki büyük paylaşım savaşı yaşanmasına rağmen XX. Yüzyıl’da değil, milenyum çağında gerçekleşmiştir. Fosil yakıtlara duyulan gereksinim gelişmiş devletlerin gözünü petrolün ana vatanı Ortadoğu coğrafyasına dikmesine neden olmuştur. Buradaki antidemokratik devletler de emperyal devletlerin işini kolaylaştırmıştır.
Avrupa ülkeleri gelişmiş ekonomileri ve yüksek refah seviyeleri nedeniyle göçmenler için adeta bir cazibe merkezidir. 11 Eylül saldırılarının ardından başta Avrupa Birliği ülkeleri olmak üzere tüm dünyanın ‘yabancı’ ve ‘güvenlik’ algısı değişmiştir. Artan bu güvenlik yaklaşımı ve zorlayıcı sınır politikaları nedeniyle uluslararası koruma arayan kişiler, düzensiz bir şekilde sınırları geçmeye çalışmaktadırlar. Tehlike arz eden bu yolculuklar esnasında Akdeniz ve Ege Denizi adeta bir ölüler denizi haline gelmiş bulunmaktadır. Savaşlar ve iç karışıklıklar sonucu ortaya çıkan düzensiz göç olgusu, sadece savaş ve karışıklıklar yaşayan ülkeleri değil, komşularını da olumsuz etkilemektedir. Ancak unutulmamalıdır ki düzensiz göç, ‘sorun’ değil, bir insanlık dramıdır.
Özellikle Covid-19 salgını nedeniyle göçmenlere yönelik baskıların daha da arttığı, salgın bahanesiyle insan haklarına aykırı bir şekilde koruyucu tedbirlerin ve sınır önlemlerinin sıkılaştığı ve düzensiz göçmenlere kötü muamele ile aşırı kuvvet kullanımının göz ardı edildiği tespitinden hareketle yapılan bu çalışmada, Avrupa Birliği’nin değişen göç politikalarının düzensiz göçmenlerin haklarına olan yansımaları incelenmiştir. Bu bağlamda devletlerin sınır güvenlikleri ve insan haklarını korumaları arasındaki ikilem ele alınarak, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları ışığında tartışılmıştır.
“Avrupa Birliği Göç Hukuku Reformunda Düzensiz Göçmenlerin Statüleri Seçkin Yayıncılık” için yorum yapan ilk kişi siz olun
İnceleme yazabilmek için oturum açmalısınız.
İncelemeler
Henüz inceleme yapılmadı.